Dine Olan İhtiyaç

 
    İnsan, ferd olarak da toplum olarak da dine muhtaçtır.İlkel insandan tutun da bugünkü teknolojik gelişmeleri gerçekleştiren insana varıncaya kadar tarih öncesi ve sonrası hiç bir devirde din duygusu taşımayan topluluğa rastlanmamıştır.Çünkü:
1) İnsanın ruh ve beden olmak üzere iki yönü vardır.Bunlar nitelik olarak ayrı görünselerde bir bütünlük içerisindedirler.Ruh olmadan bedenin ,bedensizde ruhun bir anlamı yoktur.Aynı zamanda her ikisinin pek çok arzu ve istekleri vardır.Beden itibariyle yaşamak için gıdaya ve tehlikelerden korunmak için de barınacak bir yere ne kadar muhtaç ise,ruhi yönden de manevi bir kuvvete o kadar
muhtaçtır.İnsan madde aleminde böyle bir dayanak bulumayacağı  gibi aklı da onun bu ihtiyacını karşılamak için yeterli değildir.
    İnsanın önemli bir yönünü oluşturan,ruhunun isteklerini yerine getirecek ve üzüntülerini  giderecek
olan şeyi, Allah'a ve sonsuz bir hayata inanmasıdır.Bu inanç olmadıkça ruhun istekleri yerine getirilmiş ve arzuları karşılanmış olmaz.Ruhun isteklerinin sınırı yoktur.İnsan gerçek anlamda mutluluğa, ancak ruhun sınırsız olan bu isteklerinin temin edilmesiyle ulaşabilir.İnsanın sınırlı olan ömrü ise buna yetmez.Bu itibarla insanınsonsuz olan bu arzu ve isteklerini gerçekleştirecek ve kendisini mutlu kılacak ölümsüzlüğe olan inancıdır.Fani olmayacak ve sonu gelmeyecek olan bir hayata yönelmeyen ruhta gerçek mutluluk yok demektir.Bu da ancak Allah'a ve ebedi bir hayata inanmakla elde edilir.Bunu bize öğreten dindir ve şu halde insanın gerçek mutluluğunu ancak din sağlar.
2)  İnsan hayatı mücadeleden ibarettir ve bazen bu macüdelede başarılı olamaz.Maddi bütün sebeplere başvurduğu halde önüne çıkan engelleri aşamaz.Böyle bir durumla karşılaşan insan,kendi kuvvet ve gücünün üstünde daha büyük bir kuvvetin varlığına inanmayacak olursa bunalıma düşer,hayatına bile kıyar.Fakat sonsuz güç ve kuvvet sahibi yüce yaratıcıya inanmış olan kimse ise ,karşılaştığı engeller ve güçlükler karşısında ümidini yitirmeyerek,ilahi kudretin büyüklüğünü ve ümitsizliğe düşmeyenlere daima yardım edeceğini düşünerek O'na sığınır ve kendini kaybetmez.
3) İnsanın ruh yönünden yükselip olgunlaşması yaratılışının bir gereğidir.Bu ancak yüksek ahlakla elde edilir.Ahlak üstünlüğü ise, din duygusu ile gelişir.İnsan Allah sevgisinden ve din duygusundan yoksun olduğu an pek çok insani özelliklerini kaybetmiş olur.Allah'a inanmyan ve sorumluluk duy-
gusu taşımayan bir insanda ahlaki üstünlüğün bulunmayacağı tabiidir.Çünkü üstün ahlakın kaynağı
dindir.
    Şüphe yok ki,inançsızlık,insan için büyük bir felakettir.Böyle bir kimse, madde aleminin kendisini  tehdir eden olayları karşısında dayanak noktasını kaybetmiş demektir.Sonsuz hayata,ahiret hayatına inanmadığı için bütün gayreti,dünyanın geçici zevklerini yaşamak olacak,bunları elde etmek için ise
hiçbir ölçü tanımayacaktır.Bir gün,dünyanın bu geçici zevklerinden ayrılacağını ve yok olup gideceğini düşündükçe,tedirginliği artacak ve huzuru kaçacaktır.
4) Ferd olarak din insan ne kadar gerekli ise toplum açısından da o kadar gereklidir.İnsanlar  yaratı
lışları itibariyla toplu halde yaşarlar.Hiç kimsenin yalnız başına maddi ihtiyaçlarını karşılamaya gücü yetmez.
    Bir arada yaşamak durumunda olan insanların,birbirlerine karşı bir takım hak ve görevleri vardır.
Toplumların devamı, ferdlerin birbirlerine karşı olan bu görevlerini yerine getirmeleriyle mümkündür.Bir insanın, başkalarının haklarına saygılı olması,görev ile hakkın mukaddes olduğuna inanmasına bağlıdır.Çünkü insan, çoğu kez aşırı arzularının etkisinde kalarak kişisel çıkarlarından
başka bir şey düşünemez.Bunun için insanı, başkalarına karşı olan görevlerini yerine getirmeye ve
onların haklarına saygılı olmaya mecbur edecek bir etkene ihtiyaç vardır,o da dindir.
    Bu itibarla,toplum hayatı açısından bu kadar önemli olan ahlak için,sağlam bir temele,iyi ile kötüyü ayırt edecek gerçek bir ölçüye ihtiyaç vardır.İşte o da dindir.

Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

İnanç Bakımından İnsanlar

MÜKELLEF İLE İLGİLİ HÜKÜMLER

İlâhî Dinler ve Özellikleri